İnsanı yașama bağlayan, ona çalıșma direnci ve gücü kazandıran hedefleridir. Hedeflerini yönlendirip belirleyense yetiștiği çevrenin koșulları, aldığı eğitim, umut ve idealleridir.
1945 yılında Niğde’nin Ulukıșla ilçesinde dünyaya geldim. Oldukça güç koșullar içinde, olanakları sınırlı bir çevrede yetiștim. Ancak bugün ulașabildiğim bu büyük hedefin ilk adımları o yıllarda atıldı. Beni ve kardeșlerimi bu elverișsiz koșullara karșın insana özgü bütün olumlu değerlere sahip bir birey olarak yetiștiren, bugün minnet ve saygıyla andığım annem Fadik Demir ve babam Hacı Ali Demir, ilk tohumlarını attı o büyük hedefin.
Yüce sevgisini hiç esirgemeyen annem ki her fırsatta “Aman okuyun, okumazsanız adam yerine konmazsınız.” diyerek; ilkeli, dürüst ve çalıșkan babam da “Eline aldığın iși ya adam gibi eksiksiz yap ya da yapma. İșini namusun olarak bil.” diyerek yetiștirdi bizi.
Ankara Üniversitesi Biyoloji Bölümü’nü bitirdikten sonra eșim Müzeyyen Demir’le birlikte ülkemizin birçok il ve ilçesinde öğrencilerimizi kendi evladımız sayarak uzun yıllar öğretmenlik yaptık. İnsana değer vermek, gece gündüz çalıșmak, emeği en yüce değer saymak anne ve babamdan öğrendiklerimle birlikte temel ilkem oldu. Aktif öğretmenlik yașamım süresince bu ülkenin çocuklarına en iyi, en nitelikli hizmeti sunmayı insan haklarına bağlılığımın gereği saydım. Bu gereklilik, “büyük hedefe” ulașma yolunda yeni bir așama oldu benim için.
1987 – 1988 öğretim yılında Ankara’da “Zafer öğrencisi olmak ayrıcalıktır.” ifadesiyle Zafer Dershanelerini ülkemin geleceği olan çocukların, gençlerin ve Türk eğitim sisteminin hizmetine sundum.
“Zafer öğrencisi olmak ayrıcalıktır.” ifadesini laf olsun diye seçmemiştik. Eğitim-öğretimi birinci planda tutmak, parasal kaygılarla kaliteli eğitim anlayışından ödün vermemekle sonuna kadar sözümüzün arkasında durduk ve duracağız. Verdiğimiz sözün arkasında durmamızın sonucu olarak Zafer Dershaneleri, yurdun dört bir yanında onlarca șubesiyle, her düzeydeki yüzlerce yayınıyla bugün vazgeçilmez bir marka olușuyla varlığını herkese kabul ettirdi.
Eğitim – öğretim alanındaki bu bașarılı ve örnek çalıșmalar benim için hiçbir zaman bitmek bilmedi. Çocukluğumda anne ve babamdan aldığım “gece gündüz çalıșarak adam gibi adam olmak” anlayıșı, aktif öğretmenlik ve dershanecilik deneyimimde eğitim – öğretime en iyi hizmeti sunma çabam ve bașka ișlerdeki bașarılarım, beni hep “büyük hedefe” odaklıyordu. Uzun yılların birikim, deneyim ve bașarıları daha kalıcı ve kapsamlı bir kurumla, bir büyük hedefle bulușmalıydı. Bu da yıllarca düșlerini ve özlemlerini kurduğum Tekyıldız Özel Öğretim Kursları’ydi.
Fakat bu öyle hemen olsun bitsin, bir okul açalım da nasıl olursa olsun, yaklașımıyla olamazdı. Çünkü adına “Büyük Hedef” demiștik. Dolayısıyla gerçekleștireceğimiz proje, bu büyüklüğe, yıllarca düșünü kurduğumuz özleme yakıșır biçimde olmalıydı. Bu nedenle günlerce, aylarca, yıllarca ölçüp biçtik, sorduk sorușturduk, yurt içinde yurt dıșında örneklerini inceledik ve kılı kırk yararak kararımızı verdik. İlk olarak büyük hedefimize, Tekyıldız Özel Öğretim Kursları’ne, en yakıșır mekanı bulmak için çabaladık. Ardından Tekyıldız Özel Öğretim Kursları yerleşkesini; planından çevre düzenlemesine, en küçük biriminden toplu kullanım alanlarına, hiçbir ayrıntısını aceleye getirmeden mükemmel ve kusursuz olarak “Büyük Hedef”e yakışır biçimde yapılandırdık. Kuşkusuz aynı özeni ve titizliği eğitim – öğretim öğelerini oluştururken de göstermekteyiz. Kısaca Tekyıldız Özel Öğretim Kursları’nda çağdaș teknolojinin ve bilimsel verilerin sağladığı her tür yenilik, hiçbir masraftan kaçınmaksızın yer almış ve öğrencilerimizin hizmetine sunulmuştur.
Büyük hedefimin gerçekleșmesinde katkısı olan herkese, öncelikle anneme ve babama, eșime, çocuklarıma, bugüne dek birlikte çalıștığım eğitim emekçilerine, dostlarıma teșekkür ederim.